Bel Fıtığı Egzersizleri Videolu Anlatım

Bel Fıtığına İyi Gelen Egzersiz Hareketleri


Ben de bel fıtığı problemiyle karşı karşıyayım.Konuyla ilgili sürekli araştırma yapmaktayım.Egzersiz uzmanı Bülent HATİP'in yaptırdığı egzersizleri uyguluyorum.Düzenli ve çok zorlamadan.Bel fıtığı egzersizleri için bu videoyu izlemenizi tavsiye ediyorum.Zaten uzman hocamız hareketleri yaptırırken, hareketlerin hangi bölgeler üzerinde işe yarıyacağını da anlatmaktadır.İyi seyirler ve geçmiş olsun dileklerimle..

Alerji

Kimi insanların vücutları çiçek tozları, soğuk veya sıcak hava, çeşitli parfümler, hayvan tüyleri, çeşitli yiyecekler gibi belli maddelere karşı daha duyarılı ve hassastır.

Alerjik durumlar muhakkak psikoloji ve yanlış beslenme alışkanlığıyla da yakından ilgilidir.Günümüzde son bir kaç senedir, gdolu yiyeceklerin yanı sıra, boya içeren katkı maddelerinin tüketim gıdaların da mevcut olması, beyaz un ve şekerin aşırı tüketimi alerjik reaksiyonların yaygınlaşmasına neden olmaktadır.Karaciğerin alerjiye karşı kendini temizlemesi ve toksin atması mühim bir konudur.

Alerjisi olan kimselerin yeterli miktarda C vitamini alması çok önemlidir.Yine bu insanların vücut direncini azaltan pastırma, konserver, sucuk, et ve balık, kavun ve çilek gibi gıdalardan çok fazla tüketmemesi gerekiyor.

Alerjiye Bitkisel Çözüm

Alerjik reaksiyonu oluştuğu sebebe göre tedavi etmek muhakkak ki en doğru yöntemdir.Alerjiye iyi gelen bitkilerden ısırgan otu, şahtere, sarımsak, aloe vera, zerdaçal, yulaf ezmesi, badem, taze bezelye, soya fasülyesi gibi bitkilerin yanı sıra fındık, atkuyruğu, buğday çimi, muşmula ve sinirli ot günlük olarak bol bol tüketilebilir.Bunun yanında günde 2-3 bardak ısırgan otu çayı öğün aralarında olmak kaydıyla tatlandırılmaksızın içilmelidir.

Yukarıdaki bilgiler Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin "Şifalı Bitkiler" adlı kitabından alınmıştır.Kaynak gösterilerek alıntı yapılabildiği için Prof. Dr. Ahmet Maranki'ye teşekkürler.

Alalık (Vitiligo) Hastalığı ve Bitkisel Tedavisi

Pigmentlerin lekeli görünümüyle başlayan bu hastalık halk dilinde "alalık" olarak bilinir ve günümüzde çok yaygın bir hal almıştır.İç organlarımızdan karaciğerimizin kanı temizleyememe oranına göre belirginliği değişir.Özellikle toplu havuza girilen ortamlarda suda mevcut olan klorun serbest radikalleri uyarmasıyla ve ardından gerçekleşen güneşlenmeyle alalık hastalığı oluşabilir.

Alalık Hastalığına Karşı Bitkisel Öneriler

Mısır ve Mısır Püskülü : Hormonlu veya genetiği değiştirilmiş yani; hibrit olmayan mısır her gün yiyen kişinin kendi avcu kadar haşlanıp tüketilmesi itibariyle alalık hastalığına iyi gelmektedir.Haşlanırken eğer mevcutsa mısır püskülü de haşlanan suya konmalıdır.Bunun yanında mısır ekmeğinin de tüketilmesi oldukça faydalıdır.Tabi dikkat edilmesi gereken hususların başında çok fazla soğan tüketmemek, kahve içmemek ve patlıcan yememektir.Çünkü; bu saydıklarımız alalık lekelenmelerinin artmasına neden olabilmektedir.

Yukarıdaki bilgiler Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin "Şifalı Bitkiler" adlı kitabından alınmıştır.Kaynak gösterilerek alıntı yapılabildiği için Prof. Dr. Ahmet Maranki'ye teşekkürler.

Aids (Hiv) Nedir, Belirtileri ve Bitkisel Destek Tedavisi

Aids bulaşıcı olan virütik bir hastalıktır.HIV (hiv) adı verilen virüsler tarafından girdiği vücudun bağışıklık sistemini devre dışı bırakan, vücut direncinin kırılmasını sağlayan bir hastalıktır.Aids hastalığının diğer bir özelliği de vücudunuzun savunma sistemini yok ettiği için çeşitli mikroplar (aids (hiv virüsü) hastası olmadığınız zaman zarar veremeyecek mikroplar) da hastalıklara sebep olurlar.

Hiv virüsü vücuda girdiği andan itibaren, vücudumuz bu virüse karşı savunma mekanizması olarak özel antikorlar oluşturmaktadır.Kanın içerisinde mevcut olan bu antikoların ELISA diye adlandırılan yöntemle saptanmasına anti-hiv (Anti-HIV) testi denilmektedir.Bahsi geçen Anti-HIV antikorlarının vücutta ölçülebilecek (ELISA yöntemiyle tespit edilecek) düzeye ulaşabilmesi için 3 aylık bir zaman diliminin geçmesi gerekiyor.Bu sebepten ötürü test virüsün vücuda bulaşmasından 3 ay sonra gerçekleştirilmelidir.Anti-HIV testinizin pozitif olması demek, bu virüsün size bulaştığını gösterir.Fakat Anti-HIV testinin yalancı pozitif şeklinde bulunma ihtimali olduğundan dolayı Westernblood testinin de yapılıp pozitif çıkmasından sonra bu hastalığa kişinin mağruz olduğu söylenebilir.

Aids hastalığı sizin yaşam koşullarınıza veya vücut savunma mekanizmanıza göre 3-15 yıl arasında hatta daha uzun süreler geçtikten sonra ortaya çıkabilir.HIV virüsü özellikle vücutta CD4T denilen kan hücrelerine bulaşmaktadır.CD4T hücrelerinin zarar görmesi vücut bağışıklık sistemini zayıflatır hatta yok eder.Bağışıklık sistemi zarar görmüş aids hastalarında normalde etkisi az olan hastalıklar veya hafif geçen rahatsızlıklar oldukça güçlü bir etki bırakır.

Belirtileri; lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekerür eden yara, uçuk, pamukcuk ve lekeler, sebebi anlaşılamayan uzun süreli ateş, öksürük, ishal, kilo kaybı, gece terlemeleri, tüberkiloz ve akciğer rahatsızlıkları şeklinde gösterebilir.

Bu belirtilerden birkaç tanesinin görülmesi aids ihtimalini düşündürebilir.Kaposi sarkomuyla birlikte bazı lenfomalar HIV enfeksiyonunu güçlendiren önemli belirtilerdendir.Tabi ki; kesin tanı yine Anti-HIV ve Westernblood testleriyle ortaya çıkacaktır.

Aids (Hiv Enfeksiyonları) Hastalığına Karşı Bitkisel Destek Tedavi

Öncelikle herhangi bir bitkiyi denemeden önce mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

Meyan kökü : Meyan kökünün latince ismi "glycyrrhiza glabra" dır ve içinde mevcut olan "glycyrrhizin" isimli bileşeni, HIV virüsünün diğer sağlıklı hücrelere nüfus ederek onlarında genetik yapılarını ve işlevselliklerini etkilemelerine izin vermediği gibi virütük çoğalma sürecine de engel olmaktadır.Meyan kökü çayı zaten birçok virüse karşı etkili olduğu yıllardırbilinmektedir.Araştırmacılar yaptıkları testler de HIV virüsünün bulunduğu tüplerde "glycrrhizin" maddesinin aids hastalığına neden olan virüsün çoğalmasını engellediği tespit edilmiştir.Meyan kökünün kullanılışı; herhangi bir bitki çayından 1 litre hazırlanıp 30 grama tekabül edecek şekilde atabilir ve içebilirsiniz yada ağız yoluyla meyan kökünü yalnızca çiğneyebilirsiniz.

Sarı kantaron : İçeriğinde hypericin ve sudohypericin adlı iki madde mevcuttur.Aids'e karşı bu yapılan araştırmalarda bu iki bileşiğin etkili olduğu tespit edilmiştir.Yalnız düzenli olarak sarı kantaron bitkisini kullanan bireyler, alkollü içkilerden, turşu ve turşu türü yiyeceklerden, saman nezlesi ilaçlarının bazılarından ve tirozin gibi ilaçlardan uzak durmalılar.Özellikle hamile bayanlar sarı kantaron bitkisini kullanmamalıdır.Sarı kantaron kullanımı süresince çok fazla güneş ışınına mağdur kalınmamalıdır.Sarı kantaronun kullanılışı; bitkinin tamamından tentür alınıp, günde birkaç kez bir bardak meyve suyunun içinde 20-25 damla olmak kaydıyla kullanabilirsiniz.

Aloe (Aloe vera) : Aloenin bileşiminde bulunan acemannan isimli maddenin bağışıklık sistemini çok güçlü uyarıcı bir etkisinin olduğu kanıtlanmıştır.HIV tüplerinde acemannan maddesinin bu virüse karşı etkili olduğu tespit edilmiştir.Aloenin kullanılışı; günde 4 kez 250 miligrama kadar önerilen günlük kullanım miktarıdır.

Dul avrat otu : Dul avrat otunun özütü Lawrence Review of Natural Products dersindeki makaleye göre Aids'e karşı etkili olduğu söylenmiştir.

Sarımsak : Latince ismi "Allium sativum" olan sarımsağın yapılan deneylerde AIDS (HIV virüsü), zatürre ve herpes gibi virüslere karşı etkili olduğu gözlemlenmiştir.Ayrıca; sarımsağın içerisinde ajoen bileşiği hiv virüsünün kişinin vücudunda yayılmasını azalttığı tespit edilmiştir.Sarımsağın kullanılışı; günde 4-5 diş sarımsak vücudumuzu bu tip virüslerden korunmaya karşı yardımcı olur.

Soğan : Soğan muazzam bir antioksidan olan kuersetin bileşiğinin zengin kaynaklarından biridir.Yine sarımsak gibi virüslere karşı aynı etkiyi göstermektedir.

Armut : Armutun içeriğinde bulunan kafeik asit denilen bileşik bağışıklık sisteminde uyarıcı etki yapmaktadır.Yine armutta bulundan klorojenik asitin HIV virüsüne karşı etkili olduğu biliminsanları tarafından tespiti gerçekleştirilmiştir.Bu iki asitin ise armutta son derece yoğun miktarlarda bulunması dikkat çekmektedir.

Yukarıdaki bilgiler Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin "Şifalı Bitkiler" adlı kitabından alınmıştır.Kaynak gösterilerek alıntı yapılabildiği için Prof. Dr. Ahmet Maranki'ye teşekkürler.

Ağız Kokusuna (Nefes Kokmasına) Önerilen Bitkiler

Ağız Kokusuna (Nefes Kokmasına) Önerilen Bitkiler
Karanfil : Nefes ferahlatıcı olarak bilinen ve müthiş bir antibakteriyel özelliğe sahip olan mucize bir bitkidir.Nefesinizin temiz kokması için karanfil çiğneyebilirsiniz.Karanfilin yağı çok kuvvetli bir antibakteriyeldir.
Adaçayı : Ağız içinde oluşan yara ve kokulara karşı düzenli olarak her gün yapmak kaydıyla adaçayı ile çalkayabilirsiniz.Adaçayın da birazdan bahsedeceğimiz nane ve maydanoz gibi nefes tazeleyici ve ferahlatıcı özelliği bulunmaktadır.
Nane : Nane çayını ağız kokusu için en çok önerilenler listesinde bulabilirsiniz.Nane yağı da kullanılabilir.Nane yağı kuvvetli bir antiseptik özelliğe sahiptir.Fakat kesinlikle yutulmaması gerekir.Çünkü; toksik bir maddedir.
Dereotu : Kahvaltı da veya gün içinde çiğneyeceğiniz birkaç adet dereotu tohumu nefesinizi temizlemeye yardımcı olur.İçerisinde yoğun krolofil barındırdığından dolayı hamile bayanlar için düzenli kullanımı çeşitli sorunlara neden olabilir.
Maydanoz : Yeşil rengini görünce iştahımızı kabartan maydanoz, zengin bir krolofil kaynağı olmasının yanı sıra; nefes tazeleyici özelliği sayesinde yemeklerden sonra yenilirse; bunların neden olabileceği ağız kokularına (nefes kokmasına) engel olur.Birkaç yaprak yemeniz kafidir.
Anason : Anason bitkisinin tohumlarının nefes ferahlatıcı özelliğini yıllardır bilmekteyiz.Yarım litre suya birkaç çay kaşığı anason tohumu çok fazla olmamak kaydıyla birkaç dakika kaynatılır.Süzdükten sonra çay olarak içilebileceği gibi ağız içini çalkalamak veya gargara yapmak içinde kullanılabilir.
Yukarıdaki bilgiler Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin "Şifalı Bitkiler" adlı kitabından alınmıştır.Kaynak gösterilerek alıntı yapılabildiği için Prof. Dr. Ahmet Maranki'ye teşekkürler.

Ağız Kokusuna Son

Ağız kokusu hepimizde zaman zaman veya kalıcı olarak bir nedenden ötürü oluşan rahatsız edici nefestir.Diğer bir değimiyle "halitosis" olarak da bilinir.Her insanın vücudunda milyonlarca bakteri bulunmaktadır.Özellikle ağızın içinde dilin arka kısmında bakterilerin sevdiği sıcak ve nemli ortam bulunduğundan dolayı bu bakterilerin gelişmesi ve büyümesi için gereken koşullar sağlanmıştır.Ağız kokusu büyük olasılıkla ağızdaki bir sorundan kaynaklanmaktadır.

Çeşitli hastalıkların göstergesi çoğu zaman ağız kokusu olarak hissedilebilir.Fakat bu rahatsızlıkların giderilmesinden sonra ağız kokusu kaybolmaktadır.Hazımsızlık, diş çürümesi, çeşitli boğan enfeksiyon ve iltihapları, şeker hastalığı, akciğer veremi, sürekli kabızlık veya ishal gibi rahatsızlıklarda ağız kokusu görülebilir.

Ağız Kokusu (Nefes Kokması) için Pratik Bitkisel Formüller

*En başta ağız kokusu denilince akla gelen ilk bitkilerden biri karanfildir.2-3 adet karanfil ağızda uzun bir müddet tutulup, emilirse ağız kokusunu geçirir fakat yutulmaması gerekiyor.

*Ardıç tohumu nefes kokması için birebirdir.Bu tohumun çiğnenip, yutumundan sonra nefes kokması ortadan kalkar.

*Bal ile sirke karıştırılıp ağızda çiğnenirse ağız kokusunu giderici bir etki yapar.

*Yarım litre suda bir çay kaşığı miktarında dere otu yaprağını veyahut dövülmüş tohumlarını kaynatın.

*Dişlerinizi pırasa ile defne yaprağını iyice ezip ovarsanız nefes kokmasına karşı yardımcı olur.Ovduktan sonra dişlerinizi temizleyiniz.

*Bir miktar (bir kaç çay kaşığı kafi) anason tohumunu, yarım litreye tekabul eden suda bir kaç dakikayı geçmeyecek müddet kaynatın.Süzme işlemini ılıdıktan sonra yapın ve çay olarak kullanabileceğiniz gibi ağız yıkama sıvısı olarak da kullanabilirsiniz.

*Yarım litre suya 50 - 60 gr. taze kişnişi 3 ila 5 dakika arası kaynatıp, süzdükten sonra anason tohumunda olduğu gibi çay olarak da kullanabilirsiniz veya arzu ederseniz ağız yıkama sıvısı olarak da kullanabilirsiniz.


Yukarıdaki bilgilerin tamamı Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin "Şifalı Bitkiler" adlı kitabından alınmıştır.Bilgiler kaynak gösterilerek alıntı yapılabildiği için Ahmet Maranki'ye teşekkürler.

Gucunu Blogger'den aliyor.